Lekirdek
Would you like to react to this message? Create an account in a few clicks or log in to continue.

solcu olmak

Aşağa gitmek

solcu olmak Empty solcu olmak

Mesaj  reptile89 Ptsi Mayıs 04, 2009 10:22 pm

Solcu olabilmek

--------------------------------------------------------------------------------

*** taşeronluğu solculuk mu?

27 Nisan sabahı İstanbul Bostancı’da bir evi kuşatan polis içerdeki teröristle çatışmaya başlıyor. Saatler süren çatışmadan sonra Emniyet yetkilileri olayla ilgili kamuoyuna bilgi veriyorlar, teröristin aşırı sol bir terör örgütünün üyesi olduğunu açıklıyorlar.

Aşırı sol dedikleri örgüt ***’nın yan kuruluşlarından biri. *** en başından beri Türk solcularını örgütlemek ve kullanmak için benzeri taşeron örgütler kuruyor.

Nitekim adı anılan örgüt doğrudan ***’ya bağlı olduğu gibi, öldürülen terörist de *** kamplarında eğitilmiş, hatta *** ile birlikte Türk Ordusu’na karşı savaşmış.

Peki her şey bu kadar açıkken Emniyet neden aşırı sol örgüt der?

Bu sol düşmanlığının ve solu hedef göstermenin sebebi nedir?

Ya da farklı bir şekilde soralım; ***’yı saklamanın anlamı nedir?

Eskiden devlet sol örgütleri karalamak için onların bölücü, Kürtçü olduğunu söylerdi, şimdi ise ***’lıları karalamak için solcu olduklarını!..

Nerden nereye gelmişiz...

Çatışma sırasında evde bulunan terörist ise telsizden polisle tartışıyor; Deniz Gezmiş ve Mahir Çayan’ları unutmadıklarını söylüyor...

Gazeteler ise yıllar önce Maltepe’de bir evde aynı şekilde Mahir Çayan’ın da polisle çatıştığını yazıyor.

Deniz’i de Mahir’i de çoktan unutmuşsunuz

1970 sonrası yaratılan ucube sol anlayışın meyveleri bunlar elbette.

Deniz Gezmiş’i unutmamak, Mahir Çayan’ı unutmamak ne demek acaba?

Mesela onlar gibi Türk bayrağıyla yürüyüş yapmak...

Soralım hemen benzeri anlayıştakilere, yapabilir misiniz?

Ya da mesela Ege’de Türk köylerine gidip, oradaki köylülerle toprak mücadelesi verebilir misiniz?

Bağımsız Türkiye diyebilir misiniz?

Gerçek milliyetçi biziz diye bildiri yayınlayabilir misiniz?

****** Anıtı’na gidip çelenk koyabilir misiniz?

Ben Türk Ordusu’yla asla savaşmam, Türk Ordusu benim ordum diyebilir misiniz?

Altı Ok’u savunabilir misiniz?

Amerikan askerlerini kaçırabilir, İsrail hedeflerini vurabilir misiniz?

Ben Misak-ı Milli’den yanayım diyebilir misiniz?

Elbette diyemezsiniz...

O halde polise değil halka dönün ve ona hesap verin.

Siz Deniz’i de Mahir’i de zaten çoktan unutmuşsunuz!

Deniz ve Mahir ******çüydü

Deniz ve Mahir’in yanlışı silahlı mücadeleye savrulmaktı, doğruları ise sağlam birer ******çü ve antiemperyalist olmaları.

Ancak ondan sonra gelenler nedense Deniz ve Mahir’in doğrularını terk edip yanlışlarını kökleştirdiler. Böylelikle Deniz’lere ve Mahir’lere en büyük kötülüğü yaptılar.

İnsanların gözünde Deniz ve Mahir’i basit birer teröriste dönüştürme çabasının bir ucundan devlet tuttu, bir tarafındansa bu tür solcular.

Telsiz başındaki tartışma, bu nedenle bir tartışma değil anlaşmadır.

Ama Deniz ve Mahir birer terörist değillerdi.

Hele hele kimsenin taşeronu değillerdi.

Sol’a bu tür taşeronluğun ve Kürtçülüğün bulaştırılması Deniz ve Mahir’ler öldürüldükten sonra başladı.

Kürtçülüğü başlatan Perinçek’ti.

Deniz ve Mahir’in Perinçek’e nasıl da karşı çıktıkları ortadadır.

Ama 68 döneminde Perinçekçiler hep bir avuç kaldı ve solu etkileyemedi. Sol Perinçekçiler gibi Kürtçü değil ******çü oldu.

Deniz ve Mahir’lerin öldürüldüğü bir ortamda sola Kürtçülük, Ordu ve ****** karşıtlığı egemen oldu.

Onlar yaşarken bunu yapamazlardı, çünkü Deniz de Mahir de buna izin vermezdi.

O halde bugün sol adına ortaya çıkan ve solcu olduğunu iddia eden anlayışın Deniz’lerle ve Mahir’lerle hiçbir ilişkisi yoktur.

1 Mayıs’ta Türk bayrağına saldırmak

Aynı sol çarpıtmanın bir diğer yansıması ise 1 Mayıs günü ortaya çıktı.

Yanlışın bir ucunda yine o tür sol gruplar vardı.

Taksim’de İstiklal Caddesi, Tarlabaşı Bulvarı ve Sıraselviler Caddesi’nde toplanıp ara sıra polisle çatıştılar.

Hadi bu çatışmayı yine de mazur görelim ve solun çocukluk hastalığına yoralım.

Asıl üzerinde durmamız gereken bambaşka bir şey.

Taksim yabancı şirket ve mağazalarla dolu.

Ve yine bankalarla.

Bakıyoruz göstericiler bir banka şubesine saldırmışlar sadece.

Nedeni ise camındaki Türk bayrağı.

Türk bayrağının üzerine bir çarpı çekilmiş ve taşlanmış.

Şimdi bunu yapan zavallı kendisini bir de solcu görüyordur.

Sen onca Amerikan mağazasını atla, yabancı bankaları es geç ve gel camında Türk bayrağı var diye bir bankaya saldır.

Ne oldu antiemperyalizme...

Ne oldu Bağımsız Türkiye özlemine...

Demek ki bu tür gruplar Amerikan bayrağı altında solculuk yapmayı kabullenebilirler ama Türk bayrağına ta*ham*mülleri yoktur.

AB’ci sendikanın solculuğu

Diğer tarafta ise DİSK.

Avrupa Birliği’nden beslenen sözde solcu sendika.

DİSK’e göre Taksim’e çıkmak, 1 Mayıs’ı Taksim’de kut*lamak en büyük hedef.

Maksat 1 Mayıs’ı kutlamak değil, Taksim’e çıkmak.

1 Mayıs’ı kutlayacak sendika, ilk önce bir işçi sendikası olduğunu bilmeli ve bunun için de işçi sınıfını örgütlemeli.

Peki DİSK işçileri örgütlüyor mu?

Hayır!

DİSK’in artık çoğu işkolunda sözleşme yapma hakkı bile yok.

Demek ki DİSK’in işçiyle bir ilgisi kalmamış.

Avrupa Birliği heyetleriyle görüşmekten işçi örgütlemeyi unutmuşlar çünkü.

Ama her yıl 1 Mayıs’ta solcu bir çıkış yapıyor.

Yanına marjinal sol grupları takıp polisle çatıştırıyor.

Peki DİSK kortejinde işçi var mı?

Yok!

Peki kimin bayramını kutluyorsunuz o zaman?

Gören de DİSK’i militan bir sendika sanacak.

Neden AKP’nin faşist uygulamalarına karşı meydana dökülmez bu sendika?

Neden özelleştirmelere karşı Taksim’e yürümez bu sendika?

Türkiye bir krizle sarsılırken neden işçileri alıp meydana inmez bu sendika?

Demek ki dertleri işçinin hakkını savunmak değil, hele hele AKP’ye karşı çıkmak hiç değil.

1 Mayıs timsahları

İşte böylesi bir 1 Mayıs geçiriyoruz.

Sokaklar maskeli gençlerle polisin çatışmasına tanık.

Sendika patronlarının keyfi yerinde, ille de Taksim’e di*yor.

Solculuğu çok uzak yıllarda bırakmış, artık patronluğa terfi etmiş medya Taksim’de ısrarlı, gösterileri tam destekliyor.

Ve İstanbul’un varoşlarını Taksim’e dökenler, şehrin dışındaki lüks sitelerinde sol vicdanlarını tatmin ediyor.

Sorsanız hepsi Taksimci.

Ama evden ve televizyondan izleyecekler.

Taksim’e elbette gitmeyecekler.

Ve yine aynı zenginleşmiş 68 artığı kuşak, Bostancı’da çatışan teröristten yana.

Deniz’ler ölürken evlerinde saklanan.

Mahir’ler ölürken samanlıkta saklanan bir kuşak bu.

Deniz’leri Mahir’leri kurban verip onlar üzerinden solculuk taslayan bir züppe güruhu.

Keyifleri yerinde, maddi güçleri yerinde, dertleri yok, tasaları yok, düzenle hiçbir çatışmaları yok; çatışma ne demek, bu düzen sayesinde varlar...

Ama hep en soldan çıkış yaparlar.

Tabii evlerinden.

Taksim’e çıkılmasından yanaysan, çık o zaman Taksim’e de biraz tutarlı ol.

Polisle çatışan teröristin yanındaysan, gir sen de çatışmaya.

Solculuk bayrağını sevmektir

Yıllar önce Kadıköy’de olaylı bir 1 Mayıs yaşanmıştı.

Silahlı çatışmalarda ölenler olduğu halde bir görüntü kalmıştı insanların aklında: Kadıköy’de lalelerin üstüne çıkmış tepinen bir genç kız.

O kız çok tepki çekmişti.

Varoşlardan akan bir gençliğin, yoksulluğun en vahşi tepkisiydi.

Basında insanlar uzun uzun tartışmış, ne sosyolojik analizler yapılmıştı.

Ne çok kınamışlardı genç kızı.

Ama şimdi başka gençler Türk bayrağını çiziyor, taşlıyor.

Gazetelerdeki o sosyologlardan çıt yok.

Sol’un büyük ağabeyleri sus pus.

Neden çıkıp da hiç kimse kendi bayrağını taşlayanın solcu olamayacağını anlatmaz.

Solcu olmak toprağını sevmektir en başta.

Ama o toprak bağımsızsa, üzerinde kendi bayrağın dalgalanıyorsa mutlu olursun.

Solculuk toprağın üstündeki bayrağı indirmek değil, bayrağın dalgalandığı toprağı adil kılmak mücadelesidir.

Solculuk öncelikle yurdunu sevmektir...



GÖKÇE FIRAT
reptile89
reptile89

Mesaj Sayısı : 142
Kayıt tarihi : 20/03/09
Yaş : 35
Nerden : ...

Sayfa başına dön Aşağa gitmek

Sayfa başına dön


 
Bu forumun müsaadesi var:
Bu forumdaki mesajlara cevap veremezsiniz